Hiç “Büyüdüğümde freelancer olmak istiyorum,” veya “Hayalimdeki meslek serbest çalışanlık,” diyen bir çocuk gördün mü? Muhtemelen görmedin çünkü freelancer’lık hem henüz çok yeni icra edilmeye ve yaygınlaşmaya başlayan bir “çalışma şekli” hem de bir sonraki jenerasyonun önünde örnek alıp özeneceği, izinden gideceği bir serbest çalışan kitlesi yok. Tam da bu yüzden, “freelancer ne demek” sorusu, pandemi sonrası bile hala gönül rahatlığıyla cevaplanabilen bir soru değil.

Meslek veya uzmanlık ne olursa olsun, serbest çalışmak ya da asıl adıyla freelancer’lık, ilk bakışta tam zamanlı çalışmaya göre kuşku götürmez bir şekilde çok daha çekici ve değerli görünüyor. Kendi kendinin patronu olmak, kafana göre ve dilediğin zaman çalışmak, istediğin işi alıp istemediğini geri çevirebilmek, zorundalığın ortadan kalkması ve zamanı eğip bükerek gönlünce işin keyfini sürmek… Gerçekten çok çekici yanları olmasına rağmen bu madalyonun bir de öteki yüzü var. Bir takım şeyler kazanırken bir takım şeylerden vazgeçmek var, fedakarlık var, risk almak var, var da var…

Freelancer’lık, çalışma şekli anlamından öte aslında epeyce eski bir kavram olmasına rağmen iş dünyasında yeni yeni yükselen ve yeni yeni kabul gören bir değer. Henüz, duyulduğunda “vay vay” dedirten, kuşkuyla yaklaşılan bir olgu. İşverenler freelancer’lık müessesine başvurmaya son yıllarda başladı ve faydalarını, güzelliklerini, getirilerini ve kazanımlarını daha yeni keşfediyorlar. Olsun; her şeyin bir başlangıcı olmak zorunda, öyle değil mi? Freelancer’lığın da Türkiye’de yükselişe geçeceği dönem 2010’lu yıllara denk gelecekmiş. “Geç olsun, güç olmasın,” derler ya, işte ondan.

Henüz Türkçe’de tam bir karşılığı olmadığından aramızda “freelancer” diyor, birbirimizi freelancer biliyoruz ama gelin, biz yine de bu muazzam kavramın, bu ufku olasılıklara pek açık kelimenin İngilizce tanımına bir göz atalım:

“Tek bir firmada veya şirkette sabit ve tam zamanlı çalışmak yerine, farklı firmalar için proje bazlı, parça başı, yarı zamanlı veya sözleşmeli olarak farklı işler yaparak çalışma şekli. Freelancer’lar (Serbest Çalışanlar) kiminle, ne zaman, hangi işlerde ve nasıl çalışacaklarına kendileri karar verdikleri için çoğunlukla kendi kendilerinin patronları diye bilinirler.”

Bionluk olarak bu tanımı aklımızın bir köşesine yazdıktan sonra hayal gücümüzü çalıştırmak ve bu yükselen trend’in olumlu ve olumsuz yanlarını ortaya koymak adına Freelancer’lığın A’dan Z’sini çıkarmaya karar verdik. Tüm freelancer’lara ve işverenlere faydası olması dileğiyle, buyrun başlayalım.

Alternatif

Freelancer’lık mesleğinin şu andaki konumu: Alternatif. Henüz ilk tercihi freelancer’larla çalışmak olan işverenlere rastlamak pek mümkün değil. Değişim zaman alır, dolayısıyla bu durum için de doğal sürecinde ilerliyor diyebiliriz. İşveren tarafından bakınca geleneksel ve 9-6 çalışan işçilerle çalışmak -aslında öyle olmamasına rağmen- hâlâ daha kolay ve makul görünüyor. Bunun sebebi alışkanlık da olabilir, değişime direnmek de, yeniliğe kapalı olmak da, kuşkulu yaklaşmak da… Herkesin hemen bu yeni dinamiğe ayak uydurmasını bekleyemeyiz tabii ama biz çalışmaya devam ettikçe onlar freelancer’lara alışacak, biz hızla çoğalıp göz ardı edilemez rakamlara ulaştıkça onlar gücümüzü fark edecek. Yavaş yavaş freelancer’lığın ne kadar faydalı, ne kadar verimli bir “kurum” olduğunu anlamaya başlayacaklar ve zamanla vazgeçilmez bir topluluk haline geleceğiz. Azimli çalışmalarımız sonuç verecek ve en nihayetinde, bütün piyasa, bütün pozisyonlar ve bütün işler bizim olacak! Bizim! Nıhahaha! Muhahaha!

Beyin Fırtınası

Özellikle yaratıcı fikirlere ve yaratıcı düşünceye aç olan iş alanlarında veya projelerde “brainstorming” yani beyin fırtınası pek gerekli ve mühim görülür. Kalabalık bir grup, bir masa etrafında toplanıp serbest bilinç akışlarını tetikleyerek, ilk akla gelen çöp fikirleri eleyerek o benzersiz, muazzam, kariyer atlatıcı, ciro katlayıcı, şok edici derecede orijinal fikre ulaşmaya çalışırlar. Freelancer olduktan sonra beyin fırtınanızı her yerde özgürce estirebildiğinizi göreceksiniz. Sokaktaki herhangi biriyle, ayak üstü esnafla, taksiciyle veya yan komşuyla beyin fırtınası koparmayı deneyin. Sonuçların ne kadar verimli olduğunu ve kimlerden ne beklenmedik fikirler çıktığını gördükçe şoka gireceksiniz. Aslında pek çok insanın ne tip işlerde, nasıl harcandığını gördükçe hüzünleneceksiniz.

Cesaret

Freelancer’lar, adı üstünde “serbest mızraklı” kimseler, aynen savaşta en önden giden kiralık askerler gibi, savaştığı taraf uğruna ölüme her an hazır olan cesur savaşçılar gibi, cesaretini verime dönüştürme becerisine sahip olmalıdır. Tek başına koca bir sisteme karşı durmak, alternatif olmak; standartlığa ve sıradanlığa direnmek, isyan etmek ve tecrübeyle beceri zırhlarını kuşanıp yırtıcı iş dünyasında ekmeğini taştan çıkarmaya soyunmak, saf cesaretten başka ne ister ki? Cesur ol, kendine güven! Pes etme, vazgeçme ve teslim olma! Karşılığını aldıkça cesaretinin de büyüdüğünü göreceksin.

Çeşitlilik

Tam zamanlı bir işte her gün ne yaptığın, ertesi gün ne yapacağın, gelecek hafta neler yapmak üzere olduğun aşağı yukarı bellidir. İşin neyse onu yapar; fazla ses etmemeye, iş arkadaşının işine karışmamaya veya patronun sözünü kesmemeye gayret edersin. Böyle bir ortamda yeni bir renk, yeni bir doku, yeni bir tat olmaya kalkmak çoğunlukla ters teper. Zaten üstüne vazife olmayan işlere kalkışman da pek hoş karşılanmaz. Bir de o kalkıştığın işi becerip alnının akıyla içinden çıkarsan, benzer bütün işlerin bir anda üstüne kaldığını fark edebilirsin. Halbuki freelancer’lıkta hangi işi yapacağına kendin karar verir, bedelini yine kendin ödersin. Farklı veya kendini yeni geliştirdiğin bir işe mi yelteneceksin? Denemekten ve kendine yeni bir beceri katmaktan asla çekinme.

Dokuz – Altı

Bu rakamların bir araya gelişi artık senin için 1996 senesini çağrıştırmaktan veya 9-6 biten bir maç skorundan başka bir şey ifade etmeyecek. Çalışma saatlerini dilediğin gibi şekilledirmenin keyfine varacaksın. İster 03:00 – 07:45 arası, ister yediden beşe, ister ikiden ikiye, istersen şeşicar ve pencüse… Şaka bir yana, gerçekten de istersen herkes çalışırken sen uyur ve herkes uyurken sen çalışırsın. Keyfine ve kâhyasına kalmış. Artık saatler ve rakamlar hayatını kısıtlamayacak, aksine sen onlara hükmedeceksin!

Esaret

Freelancer’lığın en can alıcı yönlerinden biri de tam zamanlı işi bırakıp serbest çalışmaya karar verdikten sonra gelen –adı üstünde- serbestlik ve özgürlük duygusu. Bunu bir boş verme ve keyfine göre istediğini yapma fırsatı olarak değil, 9-6 saatleri arasında bir yerde bulunmanın zorundalığı yerine o sırada yapmayı hayal ettiğin şeyleri gerçekleştirmek için bir fırsat olarak görebilirsin. Pek çok freelancer’dan aynı şeyi duyacaksın: “Yıllardır ne çekmişiz gel-git, gel-git, saatler boyu otur, dur… Sonunda özgürlüğüme kavuştum!” eşliğinde çekilen uzun bir “Oh!”. Yıllarca esir gibi çalışmış olmak veya böyle hissetmiş olmak aslında senin derdin değil, sistemin bir sonucu. Bu sistemden dışarı adım atmak da haliyle çalışan kişiye çok iyi gelmekte; onun için adeta bir fişekleme, bir can suyu, bir ateşleyici görevi görmekte.

Farklılık

Freelancer’lığın oldukça dar bir kesimce icra ediliyor olmasından dolayı hepimiz an itibarıyla azınlık sayılırız. Azınlık olmanın avantajlarından biri de farklı olmak. Zamanla pek çok açıdan tam zamanlı çalışanlardan ayrılacağın; hayatın, alışkanlıkların, zaman kullanımın ve dünyaya bakış açın değişeceği için hayatın da etrafına göre farklılaşacak. Diğerlerinden ayrılacaksın. Herkes Mersin’e giderken sen tersine gideceksin. Bunun sonuçlarından biri de çevrendeki freelancer’ların artması olabilir. Bu hem olumlu hem olumsuz yanları olan bir farklılaşma olsa da, biz her zaman her şeyin olumlu tarafından bakmayı kaide haline getirmeliyiz.

Gelecek

İnternetin dünyayı ele geçirmesinin ardından ortaya çıkarak giderek yaygınlaşan ve popülerleşen bir çalışma şekli freelancer’lık. Konunuz ne olursa olsun serbest çalışma şekli, özgürleştiren, geliştiren ve insanı hayatını istediği yönde yaşamaya bir adım daha yaklaştıran bir disiplin. İşte tüm bunlardan dolayı, çalışılan alandan veya uzmanlıktan bağımsız olarak freelancer’lık için rahatlıkla geleceğin mesleklerinden biri, hatta geleceğin çalışma şekli diyebiliriz. Büyük ve ağır kurumsal şirketlerin bile artık haftanın bir günü remote çalışma sistemi getirmesinden de anlıyoruz ki; bir gün gelecek, herkes freelancer olacak! 🤩

Hafta İçi / Hafta Sonu

Freelancer’lık yolculuğuna çıkarken arkanda bırakacağın ve zamanla giderek yabancılaşacağın bir başka kavram da hafta içi – hafta sonu ayrımı olacak. Belki arkadaşlarını bile artık serbest çalışanlardan seçecek, zamanını onlarla geçireceksin. Çoğu zaman hafta sonu yaklaşırken, özellikle de cuma günleri herkesin içini anlamsız bir sevinç kaplarken, belki sen günlerden hangi gün olduğunu bile bilmeyeceksin. Bunu olumsuz algılamak yerine insanlığın zamanı sınıflandırıp, isimlendirip kalıplara sokarak ne elde etmeyi amaçladığını sorgulama şansı bulacak; varoluşu, zamanı, geçmişi ve geleceği irdeleyerek farklı bir zaman diliminde yaşamanın hazzına varacaksın. Freelancer’lık boyutundan selamlar!

Issız Adam

Freelancer olduktan bir süre sonra sosyal çevrende ıssız adam / ıssız kadın olarak adının çıkması olası. İş hayatının kişinin günlük hayatına yansımaları kaçınılmaz bir durum olsa da bu yansımaları fazla abartmamak gerekiyor. Aksi halde tek başına iş arayan, tek başına çalışan, tek başına düşünen ve tek başına yaşayan bir insana dönüşerek iyiden iyiye ıssızlaşabilirsin. Her şeyin bir dengesi var ama öte yandan da ıssızlık, eski haliyle “ufuklara dalmış gizemli kimse” profili kimi çevrelerde yakıştırılması çok da kötü bir sıfat olmayabilir. Kıps!

İnternet

Ofis, büro, işyeri, ajans, şirket, firma ve masan… Hepsi geride kalıp da tamamıyla mobilleştiğin andan itibaren internet artık senin bir numaralı sahnen, kütüphanen, ofisin, çalışma ortamın, toplantı odan, masan, iş görüşmesi alanın, başvuru formun; kısacası her şeyin haline gelecek. Değerini bilip bu özgürlüğü iyi kullanmak senin elinde. Bir kere Bionluk’ta çalışmaya başladığında tahmin ettiğinden çok daha fazla işin internette önüne serildiğini görecek ve internetin icadına binlerce kez şükredeceksin. Yaşasın online çalışmak!

Joker

Freelancer kimliğinle ilk bağlantılarını kurduktan sonra işverenin aklında rolü tam belli olmayan bir sahnen olacak. Yeteneklerini, becerilerini ve yapabileceklerini net olarak ifade edebilirsen pek çok pojede rol alabilecek bir potansiyel oluşturacaksın. İş yaptıkça bu joker rolünü başrollere çevirmek, işverenin sahnesinde yıldızını parlatmak ve rolünü sağlamlaştırmak ise sana kalacak…

Kariyer

Zamanında dillerden düşmeyen, belki adım adım tırmanmayı düşlediğin o basamaklar var ya… İşte o basamaklar şimdi bambaşka anlamlar kazanmış olabilir. Şimdi önünde kendi inşa ettiğin ve kendi yönteminle tırmanacağın bir yapı var. Kariyer yapma endişesiyle bir iş yerinde sebat ederek adım adım yükselme, kim ayağını kaydırmak için fırsat kolluyor, kim öte yanda çukurunu kazıyor, kim önünde barikat kurmaya çalışıyor; tüm bu tasalardan kurtuldun artık. Kariyer dediğin şey artık tamamen senin kontrolünde. Belki senin basamakların Jack ve Fasulye Ağacı’ndaki gibi bulutların ötesine uzanan devasa bir sarmaşıktır, kim bilir…

Lakap

Bu kelimenin farklı versiyonları olabilir, ne dersen de; avatar, nick, mahlas, takma isim, lakap, rumuz vs. hepsi aynı kapıya çıkıyor. Yalnız artık internet oyun alanı olmaktan çıkıp internet maddesinde bahsettiğimiz gibi iş yeri ve diğer her şey haline geldiğine göre lakapları iyi seçmek ve geçmişten gelen; bir “match maker” sitesinden kalan “ormantik_lover_1982” veya bir forumdan kalan “çakalkarlos” gibi lakapları ortadan kaldırma zamanı geldi. Gelecekte bu konunun ciddiye bindiğini tesadüfi ve engellenemez şekillerde fark etmek istemiyorsan bir an önce gayriciddi mahlaslarından veya nicklerinden kurtulmak en garantilisi.

Maaş

Hafta sonu – hafta içi ayrımını geride bıraktıktan sonra sırada hayatımızdan çıkacak başka bir kavram var: Ay başı, ay sonu, ödeme vakti, periyodik ödeme gibi olguların ayrımını flulaştıracak maddiyatımız, yani yolunu gözlediğimiz biricik maaşımız. Çalışma biçimine, çalışma saatlerine ve iş yaptığımız şirketlerin veya insanların ödeme planlarına göre şekilden şekle giren maddi durumumuz, düzenli para almaya veda etmemizle birlikte inişli çıkışlı bir yolculuğa başlıyor. Kimi zaman çok zengin olacağız kimi zamansa işler duracak, meteliğe kurşun atacağız ama sonuna kadar hepsine değecek…

Ne, Neden, Nerede, Ne Zaman, Nasıl?

İşte karşınızda “Freelancer’lık Paketi”… Eskiden vapurlarda karşımıza çıkan seyyar satıcıları hatırlayan vardır belki; hani bir tükenmez kalemin ardından “Durun, daha bitmediiii!” diyerek cebinden 25 tane daha ürün çıkarıp o zavallı tükenmez kalemin maliyetine size bir çuval lüzumsuz ürün kakalayarak kendinizi çok kârlı bir alışveriş yapmış gibi hissetmenizi hedefleyen alaylı pazarlama stratejistlerinden bahsediyoruz. İşte bu 5N paketi de, freelancer’lığın yanında gelen ve bütün kontrolü elimize aldığımız, çalışmakla ve işle ilgili tüm “N”lerde ilk ve son kararı bizim vereceğimiz bir özgürlük paketi aslında.

Orijinallik

Tam zamanlı çalışırken orijinal ve kendine has bir iş üretmemizin önüne çıkmış sayısız engeli bir düşünelim. Kim bilir iş hayatımız boyunca kaç defa heveslenip, kafamızı verip tüm hayal gücümüzü kullanarak güzel ve tatmin edici orijinallikte bir iş ortaya koymaya, fikir üretmeye niyetlendik ve kim bilir bu girişim kaç defa saçma sapan, anlamsız, gereksiz bir takım değişkenler veya kişiler yüzünden gerçekleşemedi ve hüsrana uğradık. Hatta belki üstüne laf bile yedik. Freelancer’lığa adım attıysan artık önünde bu engeller kalmadı demektir. Orijinal olduğuna inandığın fikirleri elindeki tüm imkanları ve tüm birikimini kullanarak gerçekleştirme şansı yarattın. Artık olay doğru işverene, doğru zamanlamaya ve doğru işe bakıyor. Artık her şey mümkün!

Öğlen Arası

Sen ne zaman öğlen oldu dersen o zaman öğlen olur, sen bitti demeden çalışma günün bitmez, güneş istediği kadar tam tepede olsun, sen öğlen arası geldi demeden öğlen arası gelmez. İster ara verir, ister araya girer, ister uyur ister kalkar, istersen kalktığın saati öğlen ilan edersin. Arası, deresi yok: Gönlün ne zaman arzu ederse günü o zaman ortadan ikiye bölersin. Hepsi sana kalmış. Artık senin gün bölümlerini, güneşin hareketleriyle iş yerinin saat kodları bağlamıyor.

Pazartesi Sendromu

Freelancer’lığı icra etmeye başladıktan itibaren, farklı bir zaman dilimine, çalışma düzenine ve yepyeni bir düzen-disiplin boyutuna geçtikten sonra hafta sonunun ardından yeniden işe gitmenin zorluklarıyla her yüzleştiğinde çöken ve Pazartesi Sendromu yaşayan bünyelerden ayrışacaksın. Günlerden hangi gün, ay başı mı, hafta sonu mu senin için çok da bir şey fark etmediğinden Pazartesi Sendromu denen modern rahatsızlık da geçmişte kalmış; hatta zamanında ölümcül olup artık aşısı bulunmuş bir virüs gibi tarihe karışmış olacak. Yani kısaca neymiş? Pazartesi Sendromu’nun aşısı freelancer’lıkmış.

Risk

Tam zamanlı işini bırakarak freelancer olmaya karar vermek, pragmatik bir açıdan bakınca pek çok riski de beraberinde getiriyor. Dediğimiz gibi, bu yalnızca bakış açılarından biri; olay perspektif meselesi. Risk derken, düzenli gelirden vazgeçerek parasız kalma riski, tek başına çalışmayı seçerek sosyalliğin azalma riski, zaman kavramına gelen değişikliklerle insanoğlunun ve toplumun zaman normlarından kopma riski… Tekrarlamakta yarar var, bu bir perspektif meselesi. Başka bir açıdan bakarsak bu riskler faydalı da olabilir: Örneğin; maddi endişeler motivasyona dönüşebilir veya kendi istediklerini yapmak için bolca zaman ayırabilmek kişisel gelişimi hızlandırabilir. Dualite önemli.

Şans

Bir Balkan atasözü der ki: “Şans rastgele gerçekleşen bir şeyden öte çabayla elde edilen bir varlıktır.” Yani kendi şansını kendin yaratırsın. Bilet almazsan piyangodan büyük ikramiye çıkmaz, risk almazsan durup dururken gökten başına mükafat yağmaz. Sen bir adım atarsın, şans sana doğru bir adım atar. Sen bir el atarsın, şans bir el atar. Tek el durur, iki el ses yapar. Şans işi kümülatif bir iştir; batıl inançlara, dileklere veya dualara dayanmaz, aksine ne kadar peşinde koşarsan o kadar yaklaşırsın. Ne kadar olasılık veya kaynak yaratırsan o kadar şansın olur. Freelancer olmaya karar verip de dizginleri eline alarak şansına bir göz kırptın zaten; her fırsatta ısrarla iste onu, şansının peşini bırakma!

Toplantı

Bir düşün; bugüne kadar kaç tane toplantıya girdin? Kaç saatini “toplantı” adı altında herhangi bir sonuç çıkmayan, hiçbir işe yaramayan, zaman öldürmekten başka hiçbir fonksiyonu olmayan ve sadece formalite icabı bir masa etrafında oturulan kaç toplantıya katıldın? İş dünyasının yakasına yapışmış, zaman zaman kaçış veya nefes almak için kullanılan icatlardan biri toplantı. Ortada ne dağılan bir şey var ne de konuşulacak bir konu ama buna rağmen şu anda bile birileri bir yerlerde bir takım masaların etrafında habire toplanıp dağılıyor, toplanıp dağılıyor. Senin için toplantı, kafanın içindeki yuvarlak masanın etrafında fikirlerinin toplanması olabilir misal. Belki de hayatından çıkarmayıp işvereninle buluşmalarına “toplantı” diyeceksin. Sonunda, freelancer’lığa terfi ettikten sonra bu boş buluşmalardan kurtulmuş olacaksın!

Usül

İlginç bir şekilde avantajlı olduğumuz konulardan biri de serbest çalışma sisteminin “usüllerini” sıfırdan yaratma sürecinde oluşumuz. Yani freelancer’lığın yeniliği, tazeliği ve henüz ülkemizde pek yaygınlaşmamış oluşu bizleri bu işin ilk temsilcileri, yani ataları olarak konumluyor. Gün gelip de bir işin atası olacağımız söylenseydi muhtemelen gülüp geçerdik ama oldu işte. Bundan sonra yapacaklarımız, fikirlerimiz ve freelancer’lığa katkılarımız gelecek nesiller için birer yol gösterici veya birer usül olma potansiyeli taşıyor. Öncü olmak sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Yol göstericilik sorumluluğunu iyi değerlendirerek elimizden geldiğince doğruları ve güzellikleri yapmak bize kalmış.

Üstünlük

Zaman yönetimi, kendine ayrılan zamanın olabildiğince artması, çalışma saatlerini özgürce belirleyebilme, istediği işte çalışabilme dolayısıyla daha becerikli ve daha başarılı olabileceği işleri seçebilme; patronunu, konusunu ve tecrübeli olduğu alanı seçebilme özgürlüğü… Serbest çalışarak kazandığı bütün bu esneklikler aynı zamanda freelancer’a çeşitli üstünlükler sağlıyor. Tam zamanlı “rakibi” anlamsız bir toplantıda zaman öldürürken, işini bitirip akşam olmasını beklerken, boş kaldığı zamanlarda internette sörf yaparak masasında dirsek çürütürken, yollarda, trafikte vakit kaybederken, öğlen arasında lak lak yaparken freelancer kendini geliştiriyor veya keyfine bakıyor olabilir. Bu da hem kısa hem uzun vadede ona çeşitli üstünlükler sağlayacaktır.

Vasatlık

İşte çokça karşılaşacağımız başka bir kavram daha. Karşılaşmak değil belki de, aklımızdan sık sık bu lafın geçmesi diyelim. Türkçe’de zaman zaman yanlış algılanan bir kavram vasatlık. Aslında “ortalama” demek ama kötü veya eksik anlamlarında kullanılabiliyor. Peki neden vasatlıkla bu kadar yüz yüze geleceğiz diye sorarsanız; freelancer olmanın hiçbir şartı veya ön koşulu yok. Yani tam olarak bu sözlerle ifade etmek istemiyoruz ama “ipini koparan geliyor,” demek cuk oturuyor bu duruma. Freelancer olduğunu ilan edip “Ben bu işi yapıyorum,” demek, iş almak için yeterli. Yalnızca günü kurtarmaya çalışan insanları da sayarsak… Aslında bu vasatlık göründüğünden daha derin bir mevzu, hatta başlıbaşına bir tez konusu bile olabilir. İşin kötü yanı bu durum piyasayı da fiyatları da kaliteyi de oldukça etkiliyor. Yine de kendini vasatın üstünde buluyorsan iş alma şansın artıyor diyebiliriz. Bunu uzun vadede sürdürerek işlerinde tutarlı olursan farkı giderek açar ve hak ettiğin yere varabilirsin. Sadece bir depara ihtiyacın var. Freelancer’lık platformlarındaki sınıflandırma da iyinin ve beceriklinin yanında. Yani ne kadar verimliysen, ne kadar tatmin edici iş üretiyorsan Bionluk ve Superlancer gibi platformlarda işverenin karşısına çıkma ve iş alma şansın o kadar artıyor. Yalnız bunun olumsuz bir yanı var: Maddi rekabetten dolayı iyi işler bazen karşılığını bulamayabiliyor. Fakat cesaretin kırılmasın, bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

Yalnızlık

İşte belki de freelancer’lığın en baskın kavramlarından birine; en has ve en kuvvetli özelliğine geldik. Nereye çekersen o tarafa gidebilen, iki ucu keskin kılıç: Yalnızlık. Sosyal anlamda, zihin anlamında, maddi anlamda yalnızlık. Bunu olumlu veya olumsuz algılayarak ona göre davranmak tamamen bizim elimizde. Bakalım zaman bize neler gösterecek. Bkz. Bir alttaki madde.

Zaman

Önceki birkaç maddede de bahsedildiği gibi, hafta sonu, hafta içi, hafta başı, ay başı, iş çıkışı, öğlen arası… Freelancer’lıkla birlikte hayatındaki zamanla ilgili ve sıkıştırıcı ya da bağlayıcı tüm kavramlar bir zaman göçüne uğruyor adeta. Ya da sen zamanda boyut atlıyor ve bütün bu kavramları sanki geçmişinde bırakmışçasına hayatından çıkarıyorsun. Freelancer’lığın zamanla kurduğu bir başka sıkı ilişki de çok elzem olan “zaman yönetimi” konusu. Eğer zamanı doğru yönetebilen bir yapın varsa yaşadın çünkü aslında tam zamanlı çalışırken oyalanarak bir günde bitirebildiğin işi bir bakacaksın ki odaklanıp çalışarak birkaç saatte halledebiliyor ve kendine zaman ayırma fırsatlarını çoğaltabilliyorsun. Yalnızlık ve zaman; freelancer’lığı tamamlayan iki en önemli kavram. Ve bunları bir hamur gibi şekillendirmek, istediğin forma sokmak ve keyfince kullanmak tamamen senin elinde!

Yaşasın esneklik! Yaşasın özgürlük! Yaşasın freelancer’lık!